-
1 yüzüstü bırakmak
а) оставля́ть без внима́нияб) забро́сить, бро́сить на полпути́ (дела́ и т. п.)bütün işi yüzüstü bıraktı — он все дела́ забро́сил
-
2 yüzüstü bırakmak
v. abandon, walk-on, desert, fail, let down, leave in the lurch, leave smb. in the lurch, walk out on -
3 yüzüstü bırakmak
a) to let sb down, to desert, to walk out on sb, to leave sb in the lurch b) to leave sth unfinished -
4 yüzüstü
bir iş \yüzüstü kalmak etw bleibt liegenbir işi \yüzüstü bırakmak etw liegen lassenbirini \yüzüstü bırakmak jdn im Stich stehen lassen -
5 yüzüstü
-i yüzüstü bırakmak Arbeit halb fertig liegen lassen; Person ihrem Schicksal überlassen; im Stich lassen;yüzüstü kalmak liegen bleiben, ungetan bleiben -
6 yüzüstü
забро́шенный, запу́щенный; оста́вленный без внима́нияyüzüstü kalmak — быть забро́шенным / незако́нченным
-
7 yüzüstü
(lying, falling) facedown, prone, pronely, prostrate, procumbent. - bırakmak /ı/ 1. to leave (someone) in the lurch, leave (someone) sitting high and dry. 2. to leave (something) unfinished, leave (something) incomplete. - kalmak (for something) to be left unfinished, be left incomplete. -
8 in de steek laten
yüzüstü bırakmak -
9 leave sb holding the bag
yüzüstü birakmak -
10 walk on
yüzüstü bırakmak, terketmek -
11 walk on
yüzüstü bırakmak, terketmek -
12 walk out on
yüzüstü birakmak, terk etmek -
13 забрасывать
kapamak; yağdırmak,yağmuruna tutmak; atmak; bırakmak,yüzüstü bırakmak* * *I несов.; сов. - заброса́ть1) kapamakзабра́сывать ров землёй — hendeği toprakla kapamak
2) перен. yağdırmak; yağmuruna tutmakII несов.; сов. - забро́ситьзабра́сывать кого-л. вопро́сами — sual yağmuruna tutmak
1) врз atmakзабра́сывать сеть — ağ atmak
забро́сить ве́щи домо́й — eşyaları eve atmak
судьба́ забро́сила её в Сиби́рь — перен. kader onu Sibirya'ya attı
забро́сить мяч (в корзи́ну) (в баскетболе) — перен. basket atmak / yapmak
2) bırakmak; yüzüstü bırakmakзабро́сить все свои́ дела́ — işini gücünü bırakmak
-
14 lassen
lassen <lässt, ließ, gelassen> ['lasən]1. vt1) (unverändert \lassen, unter\lassen) bırakmak;lass doch das Gejammer! bırak bu yakınma tiradını!;\lassen wir das! bırakalım bunu!;lass mich! ( fam) bırak beni!;lass mich in Ruhe! ( fam) beni rahat bırak!;er kann es einfach nicht \lassen bir türlü ondan vazgeçemiyor;tu, was du nicht \lassen kannst! ( fam) ne hâlin varsa gör!;\lassen wir es dabei bunu böylece bırakalım2) (zurück\lassen) bırakmak;sein Leben \lassen ( geh) hayatını vermek3) ( zugestehen)jdm Zeit \lassen birine zaman bırakmak [o tanımak];jdm seinen Willen \lassen birinin istediğini yapmasına izin vermek;das muss man ihr \lassen bu işten anladığını kabul etmek gerekiyor4) (irgendwohin \lassen)Wasser in die Wanne \lassen tekneye su doldurmak;jdm die Luft aus den Reifen \lassen birinin lastikleri söndürmek;lass mich mal vorbei! bırak da bir geçeyim!wir sollten nichts unversucht \lassen denemediğimiz şey bırakmayalım2. <lässt, ließ, lassen> ['lasən] vt mit einem Infinitivlass mich nur machen! bırak beni yapayım!;lass hören! söyle!;so kannst du dich sehen \lassen ortaya böyle çıkamazsın;lass dir das gesagt sein! benden günah gitti!;sich nicht stören \lassen istifini bozmamak;\lassen Sie das nur meine Sorge sein bırakın bana, dert etmeyin kendinize;\lassen Sie mich bitte ausreden bırakın da sözümü bitireyim;einen fahren \lassen ( fam) yellenmek;jdn laufen \lassen ( fam) birisini serbest bırakmak;etw geschehen \lassen bir şeyi oluruna bırakmak;lass ihn nur kommen! bırak da bir gelsin!;2) ( veranlassen)sich scheiden \lassen boşanmak;ich lasse bitten buyurun;er lässt dich grüßen sana selamları var;ich habe mir sagen \lassen, dass... bana dediler ki...3) (unverändert \lassen)etw sein [o bleiben] \lassen bir şeyi değiştirmemek, bir şeyi aynen [o olduğu gibi] bırakmak;jdn hängen \lassen birini atlatmak [o ekmek];sich hängen \lassen kendini bırakmak;etw liegen \lassen ( nicht wegnehmen) bir şeyi yerinde bırakmak; ( vergessen) bir şeyi bırakmak; ( unerledigt lassen) bir işi yüzüstü bırakmak;jdn links liegen \lassen birine yüz vermemek, birini es geçmek;stecken \lassen üstünde bırakmak; ( Schlüssel) kilidin üstünde bırakmak;lass dein Geld stecken! bırak, ben ödeyeceğim!;stehen \lassen ( nicht wegnehmen, vergessen) bırakmak; ( nicht zerstören) bozmamak; ( Essen) yememek; ( sich abwenden) sırt çevirmek (-e); ( bei einem Termin) bekletmek4) ( Imperativ)lass uns gehen! haydi gidelim!;lasset uns beten bırakın, dua edelim;lass es dir schmecken afiyet olsun;lass es dir gut gehen esen kal5) (lassen + sich: möglich sein)das wird sich einrichten \lassen bu yapılır;das lässt sich nicht vermeiden bundan kaçınılmaz;ich will sehen, was sich tun lässt bakayım, ne yapılır;der Wein lässt sich trinken şarap içilir;das lässt sich hören söz söylemek buna derler -
15 abandon
n. kendinden geçme, taşkınlık, coşku————————v. terketmek, bırakmak, yüzüstü bırakmak, kesmek, vazgeçmek* * *1. terket (v.) 2. yarıda kes 3. terketme (n.)* * *[ə'bændən]1) (to leave, not intending to return to: They abandoned the stolen car.) terketmek, bırakmak2) (to give (oneself) completely to: He abandoned himself to despair.) kendini bırakmak•- abandonment -
16 fail
n. zayıf not————————v. başaramamak, başarısız olmak, fiyasko ile sonuçlanmak, becerememek, ihmal etmek, suya düşmek, yapamamak, yapmamak, kalmak, tükenmek, iflas etmek, batmak, açmamak, başarısızlığa uğramak, ateş almamak, bozulmak, boşa çıkmak, boşa çıkarmak, ümidini kırmak, yüzüstü bırakmak, bırakmak* * *1. başarısız ol 2. başarısız ol (v.) 3. başarısızlık (n.)* * *[feil] 1. verb1) (to be unsuccessful (in); not to manage (to do something): They failed in their attempt; I failed my exam; I failed to post the letter.) başarısız olmak2) (to break down or cease to work: The brakes failed.) bozulmak3) (to be insufficient or not enough: His courage failed (him).) yetmemek4) ((in a test, examination etc) to reject (a candidate): The examiner failed half the class.) bırakmak5) (to disappoint: They did not fail him in their support.) düş kırıklığına uğratmak•- failing2. preposition(if (something) fails or is lacking: Failing his help, we shall have to try something else.) olmazsa, olmaması hâlinde- failure- without fail -
17 turn smb. adrift
ortada bırakmak, yüzüstü bırakmak, kendi haline bırakmak -
18 turn smb. adrift
ortada bırakmak, yüzüstü bırakmak, kendi haline bırakmak -
19 leave in the lurch
v. yüzüstü bırakmak, zor durumda terketmek* * *(to leave (a person etc) in a difficult situation and without help.) başı dertteyken yalnız bırakmak -
20 hängen
1. v/i <hing, gehangen, h> (an Wand -de, Decke -den) asılı durmak/olmak;hängen an (D) -e çok bağlı olmak; -siz edememek;hängen bleiben asılı kalmak; takıl(ıp kal)mak;sie blieb mit dem Rock an einem Nagel hängen eteği bir çiviye takıldı;fam im Gedächtnis hängen bleiben hafızada kalmak;hängen lassen asılı bırakmak;fam jemanden hängen lassen b-ni yüzüstü bırakmak;sich hängen lassen kendini koy(u)vermek2. v/t <h> asmak;sich hängen an -e girişmek
- 1
- 2
См. также в других словарях:
yüzüstü bırakmak — 1) birini yapayalnız, kimsesiz, kötü bir durumda bırakmak 2) bir işi zamanında yapmayıp savsaklamak, olduğu gibi bırakmak, ihmal etmek Evdeki işimi gücümü yüzüstü bıraktım. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüzüstü — zf. 1) Yüzü yere gelecek biçimde Dişçi, kendini yüzüstü bir kanepeye attı. R. N. Güntekin 2) mec. Başlanmış fakat tamamlanmamış bir durumda Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller yüzüstü bırakmak yüzüstü kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük