Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

yüzüstü bırakmak

  • 1 yüzüstü bırakmak

    а) оставля́ть без внима́ния
    б) забро́сить, бро́сить на полпути́ (дела́ и т. п.)

    bütün işi yüzüstü bıraktı — он все дела́ забро́сил

    Türkçe-rusça sözlük > yüzüstü bırakmak

  • 2 yüzüstü bırakmak

    v. abandon, walk-on, desert, fail, let down, leave in the lurch, leave smb. in the lurch, walk out on

    Turkish-English dictionary > yüzüstü bırakmak

  • 3 yüzüstü bırakmak

    a) to let sb down, to desert, to walk out on sb, to leave sb in the lurch b) to leave sth unfinished

    İngilizce Sözlük Türkçe > yüzüstü bırakmak

  • 4 yüzüstü

    bir iş \yüzüstü kalmak etw bleibt liegen
    bir işi \yüzüstü bırakmak etw liegen lassen
    birini \yüzüstü bırakmak jdn im Stich stehen lassen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > yüzüstü

  • 5 yüzüstü

    'yüzüstü yüzükoyun; halb fertig, liegen gelassen;
    -i yüzüstü bırakmak Arbeit halb fertig liegen lassen; Person ihrem Schicksal überlassen; im Stich lassen;
    yüzüstü kalmak liegen bleiben, ungetan bleiben

    Türkçe-Almanca sözlük > yüzüstü

  • 6 yüzüstü

    забро́шенный, запу́щенный; оста́вленный без внима́ния

    yüzüstü kalmak — быть забро́шенным / незако́нченным

    Türkçe-rusça sözlük > yüzüstü

  • 7 yüzüstü

    (lying, falling) facedown, prone, pronely, prostrate, procumbent. - bırakmak /ı/ 1. to leave (someone) in the lurch, leave (someone) sitting high and dry. 2. to leave (something) unfinished, leave (something) incomplete. - kalmak (for something) to be left unfinished, be left incomplete.

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > yüzüstü

  • 8 in de steek laten

    yüzüstü bırakmak

    Nederlands-Turks mini woordenboek > in de steek laten

  • 9 leave sb holding the bag

    yüzüstü birakmak

    English to Turkish dictionary > leave sb holding the bag

  • 10 walk on

    yüzüstü bırakmak, terketmek

    English-Turkish dictionary > walk on

  • 11 walk on

    yüzüstü bırakmak, terketmek

    English-Turkish dictionary > walk on

  • 12 walk out on

    yüzüstü birakmak, terk etmek

    English to Turkish dictionary > walk out on

  • 13 забрасывать

    kapamak; yağdırmak,
    yağmuruna tutmak; atmak; bırakmak,
    yüzüstü bırakmak
    * * *
    I несов.; сов. - заброса́ть

    забра́сывать ров землёй — hendeği toprakla kapamak

    2) перен. yağdırmak; yağmuruna tutmak

    забра́сывать кого-л. вопро́сами — sual yağmuruna tutmak

    II несов.; сов. - забро́сить
    1) врз atmak

    забра́сывать сеть — ağ atmak

    забро́сить ве́щи домо́й — eşyaları eve atmak

    судьба́ забро́сила её в Сиби́рь — перен. kader onu Sibirya'ya attı

    забро́сить мяч (в корзи́ну) (в баскетболе)перен. basket atmak / yapmak

    2) bırakmak; yüzüstü bırakmak

    забро́сить все свои́ дела́ — işini gücünü bırakmak

    Русско-турецкий словарь > забрасывать

  • 14 lassen

    lassen <lässt, ließ, gelassen> ['lasən]
    1. vt
    1) (unverändert \lassen, unter\lassen) bırakmak;
    lass doch das Gejammer! bırak bu yakınma tiradını!;
    \lassen wir das! bırakalım bunu!;
    lass mich! ( fam) bırak beni!;
    lass mich in Ruhe! ( fam) beni rahat bırak!;
    er kann es einfach nicht \lassen bir türlü ondan vazgeçemiyor;
    tu, was du nicht \lassen kannst! ( fam) ne hâlin varsa gör!;
    \lassen wir es dabei bunu böylece bırakalım
    2) (zurück\lassen) bırakmak;
    sein Leben \lassen ( geh) hayatını vermek
    3) ( zugestehen)
    jdm Zeit \lassen birine zaman bırakmak [o tanımak];
    jdm seinen Willen \lassen birinin istediğini yapmasına izin vermek;
    das muss man ihr \lassen bu işten anladığını kabul etmek gerekiyor
    4) (irgendwohin \lassen)
    Wasser in die Wanne \lassen tekneye su doldurmak;
    jdm die Luft aus den Reifen \lassen birinin lastikleri söndürmek;
    lass mich mal vorbei! bırak da bir geçeyim!
    5) offen \lassen ( Tür, Fenster) açık bırakmak; ( beim Schreiben) boş bırakmak;
    wir sollten nichts unversucht \lassen denemediğimiz şey bırakmayalım
    2. <lässt, ließ, lassen> ['lasən] vt mit einem Infinitiv
    1) ( erlauben) bırakmak; ( zulassen) bırakmak;
    lass mich nur machen! bırak beni yapayım!;
    lass hören! söyle!;
    so kannst du dich sehen \lassen ortaya böyle çıkamazsın;
    lass dir das gesagt sein! benden günah gitti!;
    sich nicht stören \lassen istifini bozmamak;
    \lassen Sie das nur meine Sorge sein bırakın bana, dert etmeyin kendinize;
    \lassen Sie mich bitte ausreden bırakın da sözümü bitireyim;
    einen fahren \lassen ( fam) yellenmek;
    jdn laufen \lassen ( fam) birisini serbest bırakmak;
    etw geschehen \lassen bir şeyi oluruna bırakmak;
    lass ihn nur kommen! bırak da bir gelsin!;
    sich dat einen Bart stehen \lassen sakal bırakmak
    sich scheiden \lassen boşanmak;
    sich dat die Haare schneiden \lassen saçalarını kestirmek;
    ich lasse bitten buyurun;
    er lässt dich grüßen sana selamları var;
    ich habe mir sagen \lassen, dass... bana dediler ki...
    3) (unverändert \lassen)
    etw sein [o bleiben] \lassen bir şeyi değiştirmemek, bir şeyi aynen [o olduğu gibi] bırakmak;
    jdn hängen \lassen birini atlatmak [o ekmek];
    sich hängen \lassen kendini bırakmak;
    etw liegen \lassen ( nicht wegnehmen) bir şeyi yerinde bırakmak; ( vergessen) bir şeyi bırakmak; ( unerledigt lassen) bir işi yüzüstü bırakmak;
    jdn links liegen \lassen birine yüz vermemek, birini es geçmek;
    stecken \lassen üstünde bırakmak; ( Schlüssel) kilidin üstünde bırakmak;
    lass dein Geld stecken! bırak, ben ödeyeceğim!;
    stehen \lassen ( nicht wegnehmen, vergessen) bırakmak; ( nicht zerstören) bozmamak; ( Essen) yememek; ( sich abwenden) sırt çevirmek (-e); ( bei einem Termin) bekletmek
    4) ( Imperativ)
    lass uns gehen! haydi gidelim!;
    lasset uns beten bırakın, dua edelim;
    lass es dir schmecken afiyet olsun;
    5) (lassen + sich: möglich sein)
    das wird sich einrichten \lassen bu yapılır;
    das lässt sich nicht vermeiden bundan kaçınılmaz;
    ich will sehen, was sich tun lässt bakayım, ne yapılır;
    das lässt sich hören söz söylemek buna derler

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > lassen

  • 15 abandon

    n. kendinden geçme, taşkınlık, coşku
    ————————
    v. terketmek, bırakmak, yüzüstü bırakmak, kesmek, vazgeçmek
    * * *
    1. terket (v.) 2. yarıda kes 3. terketme (n.)
    * * *
    [ə'bændən]
    1) (to leave, not intending to return to: They abandoned the stolen car.) terketmek, bırakmak
    2) (to give (oneself) completely to: He abandoned himself to despair.) kendini bırakmak
    - abandonment

    English-Turkish dictionary > abandon

  • 16 fail

    n. zayıf not
    ————————
    v. başaramamak, başarısız olmak, fiyasko ile sonuçlanmak, becerememek, ihmal etmek, suya düşmek, yapamamak, yapmamak, kalmak, tükenmek, iflas etmek, batmak, açmamak, başarısızlığa uğramak, ateş almamak, bozulmak, boşa çıkmak, boşa çıkarmak, ümidini kırmak, yüzüstü bırakmak, bırakmak
    * * *
    1. başarısız ol 2. başarısız ol (v.) 3. başarısızlık (n.)
    * * *
    [feil] 1. verb
    1) (to be unsuccessful (in); not to manage (to do something): They failed in their attempt; I failed my exam; I failed to post the letter.) başarısız olmak
    2) (to break down or cease to work: The brakes failed.) bozulmak
    3) (to be insufficient or not enough: His courage failed (him).) yetmemek
    4) ((in a test, examination etc) to reject (a candidate): The examiner failed half the class.) bırakmak
    5) (to disappoint: They did not fail him in their support.) düş kırıklığına uğratmak
    2. preposition
    (if (something) fails or is lacking: Failing his help, we shall have to try something else.) olmazsa, olmaması hâlinde
    - without fail

    English-Turkish dictionary > fail

  • 17 turn smb. adrift

    ortada bırakmak, yüzüstü bırakmak, kendi haline bırakmak

    English-Turkish dictionary > turn smb. adrift

  • 18 turn smb. adrift

    ortada bırakmak, yüzüstü bırakmak, kendi haline bırakmak

    English-Turkish dictionary > turn smb. adrift

  • 19 leave in the lurch

    v. yüzüstü bırakmak, zor durumda terketmek
    * * *
    (to leave (a person etc) in a difficult situation and without help.) başı dertteyken yalnız bırakmak

    English-Turkish dictionary > leave in the lurch

  • 20 hängen

    1. v/i <hing, gehangen, h> (an Wand -de, Decke -den) asılı durmak/olmak;
    hängen an (D) -e çok bağlı olmak; -siz edememek;
    hängen bleiben asılı kalmak; takıl(ıp kal)mak;
    sie blieb mit dem Rock an einem Nagel hängen eteği bir çiviye takıldı;
    fam im Gedächtnis hängen bleiben hafızada kalmak;
    hängen lassen asılı bırakmak;
    fam jemanden hängen lassen b-ni yüzüstü bırakmak;
    sich hängen lassen kendini koy(u)vermek
    2. v/t <h> asmak;
    sich hängen an -e girişmek

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > hängen

См. также в других словарях:

  • yüzüstü bırakmak — 1) birini yapayalnız, kimsesiz, kötü bir durumda bırakmak 2) bir işi zamanında yapmayıp savsaklamak, olduğu gibi bırakmak, ihmal etmek Evdeki işimi gücümü yüzüstü bıraktım. H. R. Gürpınar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yüzüstü — zf. 1) Yüzü yere gelecek biçimde Dişçi, kendini yüzüstü bir kanepeye attı. R. N. Güntekin 2) mec. Başlanmış fakat tamamlanmamış bir durumda Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller yüzüstü bırakmak yüzüstü kalmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»